Sevdiğim bir arkadaşım önermesiyle dikkatimi çeken
İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Orman Fatültesi’nden Öğretim üyesi,
Toprak İlmi, Ekoloji, İklim Değişikliği
Konularında çalışan
Doğanay Tolunay’ın sosyal medyada yaptığı paylaşımlar,
Oldukça ilgi çekici ve etkileyici.
Ciğerimizin yandığı ,
Ege, Akdeniz bölgelerindeki yangınlarda,
Sağduyu sahibi önemli STK temsilcileri ve siyasiler, belediye başkanları,
Bölgeye fidan bağışı ile adeta yarış halindeler.
İşte tam da bu noktada,
Kıymetli Hocam
Doğanay Tolunay’ın yaptığı paylaşımda,
Bizim fidana değil,
Bölgeyi koruma altına almamız gerektiğine dikkat çekiyor.
İşte Tolunay’ın,
Israrla üzerinde durduğu,
Yangın bölgeleri ile ilgili yapılması gerekenler:
Ülkemizdeki son orman yangınlarından sonra yanan alanların yeniden ormanlaştırılması için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini tartışıyor.
Bu konuya değinmeye çalışacağım.
Bilgisel ve biraz uzun.
Bu nedenle görüşlerimi affınıza sığınarak paylaşıyorum.
Ülkemizin toplam orman alanı 22.9 Milyonha.
Bunun 5.9 Milyon ha’ı meşe.
5.6 Milyon ha’ı ise kızılçam ormanlarından oluşuyor.
Kızılçam ülkemizin en geniş yayılışa sahip 2. türü ve tamamen doğal.
Kızılçam ekolojik istekleri gereği, Akdeniz ikliminin hakim olduğu ağırlıklı olarak,
Ege ve Akdeniz bölgelerinde yayılıyor.
Az da olsa Marmara ve Batı Karadeniz Bölgelerinde de bulunuyor.
Orman yangıları da ağırlıklı olarak yazları sıcak ve kurak bölgelerde çıkıyor.
Bu bölgeler aynı zamanda kızılçam ormanlarının bulunduğu alanlar.
Gece ve Akdeniz bölgesinde aynı zamanda maki bitki örtüsünü oluşturan bitki türleri yangılarda kolayca yanabiliyor.
Ancak kızılçam ve maki bitki örtüsü yangına uyum sağlamış türlerdir.
Başka bir ifadeyle kızılçam ormanları ve maki bitki örtüsü yangılardan sonra kolayca yeniden yanan alanlara gelmektedir.
Bunun sebebi kızılçam kozolaklarının ve tohumlarının yangında zarar görmemesidir.
Yangın sonrasında kozalaklardaki tohumlar, külün içine düşmektedir.
Bu tohumlar yangını takip eden bahar ayında çimlenmekte ve yanan alana m2’ye onlarca fidan gelmektedir.
Yangın görmemiş kızılçam ormanlarında ağaçlardan dökülen kuru yapraklar kalın bir tabaka halinde birikmekte.
Tohumlar toprağa ulaşamadığı için çimlenmemekte,
Çimlenenler ise yaz kuraklığını atlatamadıkları için kurumaktadır.
Maki bitki örtüsünün de gövde ve sürgünleri yansa da kökler yanmamakta,
Yine bir sonraki baharda 1-1.5 m boyunda sürgün verebilmektedir.
Bu nedenle,
Yanan kızılçam ormanları ve maki bitki örtüsünün yerine ağaçlandırma yapılması yerine,
Sadece yanan alanların koruma altına alınması ve bir sonraki baharın beklenmesi durumunda fidan ve diğer çalı ve otsu türlerin yeniden sahaya gelmesi mümkündür.
Bu noktada yeterince tohum olmayan yerlere civarındaki yanmamış ormanlardan toplanan tohumlar serpilerek ormanlaştırmaya yardımcı olunmaktadır.
Ağaçlandırmanın ancak fidan gelmeyen alanlarda düşünülmesi gerekmektedir.
Yanan ormanların ağaçlandırmasında yanan ağaçların ve çalıların kökleri sökülmekte, toprak işlenmekte, otsu türlerin tohumları ve soğanları toprak işleme sırasında yanan alandan uzaklaştırılmaktadır.
Diğer yandan yangınlar beklenmedik olaylardır ve fidanlıklarda yeterince fidan bulunmaması olasılığı oldukça yüksektir.
Bu durumda da başka bölgelerden kızılçam ya da diğer türlerin fidanları ağaçlandırmada kullanılmaktadır.
Ancak kızılçam dahi olsa örneğin, Antalya’ya İzmir’den kızılçam fidanları getirilirse dahi farklı iklim, toprak gibi ekolojik koşullarda yetişmiş ve farklı genetik özelliklere sahip bireylerin uzun zamanda yaşayıp yaşamayacakları belirsiz olmaktadır.
Diğer yandan bu uygulama genetik kirliliğe neden olabilmektedir.
Yanan kızılçam ormanları yerine başka türlerin kullanılması da benzer sorun oluşturmaktadır.
Çünkü bu tür değişikliğine girilirken en az 80-100 yıl sonrasındaki iklim özellikleri düşünülerek karar alınması gerekmektedir.
Ülkemizde 80-100 yıl sonra sıcaklıkların 4-5 derece daha yüksek olacağı ve yağışların azalarak kuraklığın artacağı öngörülmektedir.
Ülkemizde kızılçam, maki bitki örtüsü dışındaki türlerin bu koşullara uyum sağlaması oldukça zordur.
Bu nedenle iklim değişikliği de göz önünde bulundurularak yanan ormanların hatta diğer ormanların mümkün olduğunca ağaçlandırma yerine doğal yollarla gençleştirilmesi gerekmektedir.
Bu uygulama, ağaç türlerinin iklim değişikliğine uyum açısından önemlidir.
Çünkü genetik çeşitliliği koruması ormanların iklim değişikliğine uyumundaki en önemli araçtır.
Yanan ormanların korunarak bitkilerin kendiliğinden geri gelmesinin sağlanması ağaçlar dışındaki diğer otsu ve çalı türlerinin, özellikle endemik ve tehdit altındaki türlerin geleceği açısından önemlidir.
Yanan orman alanına otel yapılması örneğin ortadayken bu alanların imara açılmayacağını iddia etmek kamuoyunca kabul görmemektedir.
Ancak Anayasamızın 169. Maddesi gereğince yanan alanların yeniden orman haline getirilmesi zorunludur.
İlgili kurumlara güvenilmiyorsa, yanan alanların takibi yapılarak yapılaşma durumunda suç duyurusunda bulunularak bunun önüne geçilebilir.
Yanan alanlara kızılçam yerine meyve ağacı dikilmesi önerisi sıkça dile getirilmektedir.
Ceviz, badem, zeytin gibi meyve ağaçları ile orman kurulmaz.
Olsa olsa meyve bahçesi oluşturulur.
Bu türler sulama, gübreleme yapmadan gelişemezler.
Aynı zamanda geniş aralıklarla dikildiği için erozyon önleme, karbon tutma, oksijen üretme gibi ekosistem hizmetleri de düşük olur.
Yaban hayvanlarına tabiat oluşturma fonksiyonları da olmaz.
Aynı zamanda bu meyve ağaçlarının altlarına gelen otsu, çalı türleri de meyve verimini artırmak için kesildiği için bitkisel biyoçeşitlilik de az olur.
Özetle yanan kızılçam ormanlarının da iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri gözetilerek öncelikli olarak doğal yollarla gençleştirme düşünülmelidir.
Güzel söz:
İnsan, aklın sınırlarını zorlamadıkça,
hiçbir şeye ulaşamaz.
Albert Einstein
Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.