Dinimiz İslam, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevi ile bizleri sorumlu tutuyor. Dini literatürde emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker olarak adlandırılan bu görev, aklıselimin ve sahih dinin güzel kabul ettiği şeyleri emredip, münkerden yani dinen uzak durulması istenen ve bozulmamış fıtratların yadırgadığı şeylerden de uzak kalmayı kapsamaktadır.
“Sizden, hayra davet eden, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân Suresi, 104)
“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız...” (Âl-i İmrân Sursi, 110)
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışının toplumu sonunda nasıl bir akıbete götüreceğini sevgili peygamberimiz bir örnek ile şöyle açıklıyor;
Bir grup insan çektikleri kura sonucu yolculuk edecekleri geminin alt ve üst katına yerleştirilmiştir. Alt katta olanlar su ihtiyaçlarını karşılayabilmek için geminin üst katına çıkmak zorundadırlar. Ancak üst kattakileri sürekli rahatsız etmemek adına geminin altından bir delik açmaya karar verirler. Eğer üsttekiler, alttakileri yapacakları bu işten vazgeçirmezlerse hepsi birden helâk olurlar. Fakat onlara engel olurlarsa hepsi birden kurtulurlar.” (Buhari, Şirket, 6)
Bu gemiyi dünya olarak kabul edelim. Dünya gemisindeki yolculuğumuz sürmektedir. Bizi ahirete ulaştıracak tek vasıta olan bu gemiye binmeme veya bu gemiyi değiştirme seçeneğimiz de yok. Dolayısıyla bu gemiye sahip çıkmak; onu delmeye ve ona zarar vermeye çalışanlara “Dur!” demek hem dinî hem de insani vazifemizdir.
Kötülüğü engelleme noktasında pasif kalınmamasını bu teşbih üzerinden anlatan Hz. Peygamber buyuruyor ki;
“Sizden biriniz bir kötülüğü gördüğünde, gücü yetiyorsa onu eli ile değiştirsin. Buna gücü yetmez ise dili ile değiştirsin. Bunu da yapamazsa hiç olmazsa kalbi ile o kötülüğe tavır koysun (onu hoş görmesin) ki bu da iman eden kişinin asgari yapması gereken şeydir.” (Müslim, İman,78)
Bu hadis “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışının aksine, kötülüğe sessiz kalınamayacağını gösteren bir ilkedir. Yukarıdaki ayet ve hadisler bu konuda hiçbir Müslümanın duyarsız olamayacağını göstermektedir.
Bu kutsal görev usulsüz, yöntemsiz, bilgisiz ve yetkisiz bir şekilde icra edildiğinde hem İslam’a hem Müslümanlara faydadan çok zarar vermektedir. Öyleyse bu görev nasıl ifa edilecek?
Kişi bir Müslüman olarak hayatın herhangi bir anında aksayan bir yer gördüğü zaman tepkisini adâb-ı muâşeret kuralları çerçevesinde belirtmeli ve yukarıdaki hadis çerçevesinde şu şekilde göstermelidir.
ÜÇ KADEMELİ GÖREV
El ile düzeltme
Kötülüğün bizatihi kendisini ortadan kaldıracak müdahaledir. Yetki sınırları çerçevesinde yapıldığı takdirde anlamlı ve sonuç verici olur. Güç kullanma yetkisine sahip olduğu için genellikle devlet eliyle olacağı ifade edilmişse de yeri geldiğinde ailede, yeri geldiğinde de kurumlarda alınacak tedbirlerle bu görev ifa edilmelidir.
Fakat yapılacak müdahale fayda vermeyecekse veya kendisi ya da başkası açısından daha büyük zarara sebep olacaksa kişinin elle/fiilen müdahalede bulunmaması daha yerinde olacaktır.
Dil ile düzeltme
Kötülüğe dille müdahale, işlenen bir günahın veya kötülüğün yanlışlığını uygun bir dille ifade etme eylemidir. Bu vazifeyi öncelikle âlimler, kelam ve kalemleriyle (vaaz, nasihat ve yazılarıyla) icra etmelidirler.
Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim Suresi, 6) ayetinin bir gereği olarak aile fertleri de gerekli nasihat ve uyarılarla kötülüğe engel olmak durumundadır. Aynı şekilde uygun zaman/zemin/yöntem olması kaydıyla her Müslüman bu vazifeyi icra edebilir.
Bir kötülüğü gören kişi, yetkili mercilere konuyu intikal ettirmek suretiyle dille müdahale vazifesini yerine getirebileceğini de unutmamalıdır.
Kalp ile buğz etme (karşı çıkma)
Kötülük karşısında insan bazen düzeltme imkânı bulamayabilir. Düzeltemeyeceği bir durum karşısında ise bu durumu istemediğini kalben buğz ederek gösterdiğinde mesuliyetten kurtulur. “Hiç değilse kalbiyle buğz etsin” ifadesi “kötülüğe karşı ne yapabilirim ki diye düşünene “en azından karşısında dur, destek verme, kötülükle arana mesafe koy” demektedir.
Rabbimiz bizi yeryüzünün en hayırlı ümmeti olarak vasıflandırıyor. Ancak bu özelliğe sahip olabilmek için iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma görevimizi ihmal etmemek gerektiğini de aklımızdan çıkarmamalıyız.
Bu ayet, hadis ve bilgiler çerçevesinde bir Müslüman, halk arasında yaygın olarak kullanılan “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” sözünü kullanmaz, kullanmamalıdır. İman zayıflığı, gaflet, cehalet gibi nedenlerle bazı Müslümanlar bu gibi sözleri bilinçsizce kullanmaya devam etmekten vazgeçmelidir.
Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.