Adam anlatıyor:
“Yıllardır ben bunlara yardım ettim. Bir dediklerini iki etmedim. Ama en büyük kazığı da ben yedim.”
Kulak kabarttım,
İsyanlarda idi
Vatandaş:
“Ben ne 15 Temmuz, ne de 17-25 Aralık sonrası bunlardan ayrıldım (bunlar dediği F.G. Cemaati) Arkadaşımın çocuğu bunların okulunda okudu. Durumu iyiydi. Cemaate yapmadığı yardım kalmamıştı. Ama işleri ters gitti ve battı, ardından hapse düşmüştü arkadaşım. Son sınıfta okuyan kızının parasını ödeyememişti. Ancak üniversiteyi kazanan kızının diplomasını almalıydı. Okul vermiyordu. Yalvar yakar, onlara 15 bin lira olan borçlarına karşılık 20 Bin liralık çek verdi. Ama hala ‘Nuh diyor Peygamber demiyorlar’dı. Çocuğun kayıt yapmasına 2 gün var. Yoksa hakkı yanacak. Ama bu cemaat okulu diplomayı vermiyordu. Kendisi hapse düşmüştü.” diyerek devam ediyor cemaat mağduru:
“Bana bir şekilde arkadaşım ulaşarak, durumu aktardı. Kızının kayıt yapması için 2 gün kaldığını ve diplomasını vermediklerini söyledi. Ben gittim konuştum. Çünkü ben de ciddi yardım yapıyordum kendilerine, kırmazlar diye düşünmüştüm. Ama yanılmışım, beni bile dinlemeyerek okul müdürü ‘Biz bu adama taktık, dediğimizi yapacak yoksa diploma yok.’ diyordu. Şaşırdım, şok oldum. Bana da mı? Diyecek oldum, müdür ‘Maalesef’ dedi.” Öyle anlatıyor ki,
Adeta pür dikkat sonucunun ne olduğunu merak ederken başka bir mağdur da anlattıkları ile Gülen’in yaklaşımını gözler önüne bir kez daha seriyordu.
Çocukları okullarından aldığımda ‘neden alıyorsun’ bile demediler…
“Cemaatin ağabeylerinden olan bir dostumun yanına giderek, ‘Ağabey böyle böyle durum var. Bu nasıl iş, biz yıllardır bunlara verdik bir şey istemedik, kalkmış yıllarca parasını aldıkları cemaatçi arkadaşımın kızının diplomasını vermiyor. Çocuğun geleceğini mahvedecekler’ dedim. Cemaatin ağabeyi olan kişi ile gittik. Müdür yine ‘Kim gelirse gelsin, biz bu adama taktık, para ve nakit olacak’ dedi. Çok sinirlenmiştim. Yıllardır kanımızı emen, bizi kullanan adamların yaptığı muamele zoruma gitti. Faiz istiyorlardı resmen. Kendi imkânlarım ile 20 bin lirayı temin ettim ve götürüp müdürün önüne bıraktım. Teşekkür bile etmedi. Ancak dedim, bundan sonra sizinle işim bitti. Ne haliniz varsa görün diyerek kapıyı vurdum çıktım.” dedi.
Bir başka vatandaş da benzer bir sıkıntı ile ilgili olarak:
“İstedikleri adreslere her yıl 200-250 kişiye kumanya yardımı yapardık. Her türlü yayınlarına aboneler olurduk. Ne isterlerse verirdik. Okullarında okuyan çocuklarımız vardı, para karşılığı okudukları halde, bedelsiz eksikleri ne varsa ben karşılardım. Ama işlerimiz ters gitmişti. Battık, bittik, ekonomik darlığa düştük. Onların okulunda okuyan çocuklarımı alarak devletin okuluna yerleştirmek zorunda kaldım. Bana bir tane Müslüman evladı çıkıp, ‘Ağabey ya sen bize karşılıksız yıllardır burslar veriyorsun, kumanya yardımlarında bulunuyorsun. Ne istediysek veriyorsun. Yapma. Bırak bu yıl ki ücret bizden olsun ya da ilerde ödersin’ demediler. Ben bunların şahsiyetlerinde arıza olduğunu 7-8 yıl önce anladım. Çok şükür sıyrıldım, ama bu kadar büyük planları olduğunu ne hissettik, ne duyduk. Demek ki adamlar bizden aldıkları ile bizi boğmaya çalışacaklardı. Allah yaptıkları ile yüzleştirsin diyorum.” dedi.
Hikaye
Yedi sekiz yaşlarında bir zenci çocuk tek başına parkta oyun oynuyordu.
Etrafta bir satıcının elindeki balonlara gözü takıldı. Gelen çocuklar birer ikişer rengârenk balonlardan alıyor, sarı kırmızı balonlar gökyüzünde uçuşuyordu.
Dönem; insanların rengine ve şekline bakılıp, zenginin zulme uğradığı belki de insan yerine bile konulmadığı dönemler…
Zenci çocuk hayranlıkla yükselen balonlara bakıyordu ve sonunda çocuk dayanamadı. Biraz mahcup biraz çekingen edayla baloncuya yaklaştı ve “Baloncu amca, siyah balonlar da yükselir mi. Onlar da uçabilir mi?” diye sordu.
Baloncu çocuğun duygularını çok iyi anlamıştı. Kendisi de zenci olan baloncu gülümsedi, yere çömeldi. Onun minicik siyah ellerini avuçlarına aldı ve şöyle dedi:
“Gel evladım az geriden bakar mısın?” Sonra da bağlı olduğu ipi aşağı doğru çekti. Bütün renkli balonların en üstünde duran ama alttan bakınca gözükmeyen siyah balonu gösterdi. Sonra siyah balonun ipini kopardı. Balonu çocuğa uzattı ve dedi ki:
“Yavrum balonları yükselten renkleri değildir. Balonların içlerindeki muhteviyattır. Sahip olduğu değerdir. İnsanlar da sahip olduğu cevher ve değerlerle yükselirler. Uzaktan belki siyah balonun uçtuğunu görmedin. Ama gerçekleri görmek için bazen uzaklaşmak, bazen yakınlaşmak, bazen de farklı açılardan bakmak gerekir. “
Güzel söz:
Kimileri vardır aşkın en yücesine layıktır.
Kimileri vardır aşkın en yücesini versen de, aşağılıktır.
Necip Fazıl Kısakürek
Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.