Çöpten ekmek yediniz mi?

Maaşlara zam yapılacak ama,

Daha zam ile ilgili imzalar atılmadan

Bir bakıyorsunuz ki

Marketten, manava,

Giyecek, içecek,

Her şeyin etiketleri değişmiş.

Neyin zammı bu kardeşim?

Ne oldu da hemen bindirme yapıyorsunuz?

Siz Allah’tan korkmaz,

Kuldan utanmaz mısınız?

Bu ne ahlaksızlık?

Bu nasıl bir vurgun düzeni?

Amaç ne?

İnsanları galeyana getirmek mi?

Nedir yani?

Piyasa böyle de,

Peki,

Bu işin sorumlusu kim?

Bu işin üstesinden gelecek olan

Bu fırsatçıların üstesinden gelecek ve

Onlara gerekli yaptırımı uygulayacak kim?

TBMM’de 600 Milletvekili var.

Bakanlar Kurulu Var.

Cumhurbaşkanı var.

Var da var.

Milletvekilinin maaşı 75 Bin TL civarında.

Emekli ve çalışan milletvekilinin maaşı 146 Bin TL.

Bakanın maaşı 70 ila 110 Bin TL civarında,

Cumhurbaşkanının maaşı 140 Bin TL.

Bu yüksek ücreti alanların maaşlarında gözümüz yok çok şükür.

Ama , bu fırsatçıların üstesinden

Asgari ücret alan,

Emekli olan,

Yoksul olan

Gelecek değil!

Ülkeyi asgari ücretli,

Emekli,

Bakıma muhtaç ve yoksullar yönetmiyor.

Bugün ekmek arası döner 100 TL.

Simit 10 TL,

200 gram ekmek 5 TL,

Bir çay, 7.5 ile 15 TL arasında.

Ama Meclis Lokantasına bakın.

Orada 100 TL’ye neler yiyebilirsiniz…?

O nedenle,

Az empati yapın lütfen.

Neden Meclis lokantasındaki fiyat listesi ile sokaktaki lokantanın fiyat listesi aynı değil?

Siz hiç manavın, satamadığı, 

Çürümüş, bozulmaya yüz tutmuş gıdaları kenara koyduğunda,

Onları almaya gelen kadınların göz yaşlarına şahit oldunuz mu?

Söyleyin…

Pazarda 15 TL’ye satılan domatesin yanında,

Ezik ve bozulmak üzere olan domatesi 5 TL’ye aldınız mı?

Ya da bu gibi olaylara şahit oldunuz mu?

Tabiî ki yok..

Ama ben oldum,

Oluyorum da..

Akşam 18.30 ile 19.00 arasında Katlı Pazar yerinin köylü pazarı tarafına gelin bakın.

Bakın da,

Ne demek istediğimi belki anlarsınız.

Çöpten hala kuru ekmek,

Tarihi geçmiş tavuk,

Yiyecek arayan var ise

Bunun sorumlusu ben değilim.

Atatürk Bulvarı’nda,

Emeklilere bakın.

Bakın Allah aşkına…

Ya Şemsiyeli Parkta akşama kadar bir iki çay içiyor, ya da karşısında bankta oturup güneşleniyor.

Gününü geçiriyor.

Camiye gidiyor,

Geliyor,

Elinde 500 ml su, 

Bazen simit.

Bir yere gidip çay içemiyorlar.

Neden,

Aldığı maaş 7 bin 500 TL de ondan.

Suriyeli benim kardeşim değil

Din, dil, ırk ayrımı yapmam.

Yaradılanı severim, 

Yaradandan ötürü.

Ama bu Suriyeliler,

Afganlar,

Pakistanlılar

Kabak tadı verdi kardeşim.

İstemiyorum.

Benim örf , adet ve geleneğime,

Benim vatandaşıma,

Benim düzenime saygısı olmayan

Göçmen benim kardeşim değil.

İstemiyorum.

Evet bizde de var,

Ama mülteci olarak geleceksin,

Ekmek yediğin yerde,

Onun,

Bunun

Kızına,

Eşine bakıp,

Röntgen yapacaksın.

Kabul etmiyorum.

Kadının biri:

“Allah aşkına nedir bu mültecilerden çektiğimiz. 

Bizden birini bulmak için arayıştayız adeta.

Hastanede Suriyeli, Afgan doktorlar var,

‘Niye geldin?’ diye soruyor.

Nerede benim Türkçe bilen evladım, kardeşim, doktorum?

Birileri bizi yozlaştırıyor da biz mi farkında değiliz?

Allah aşkına söyleyin. Bizlere neler oluyor?” Diye isyan ediyor,

Ama kimse duymuyor,

Kimse görmüyor.

Kimse oralı bile olmuyor.

Herkes önüne bakıyor.

Kimse ileriye,

Sağa-sola bakmıyor.

Ve bu bizi günden güne bitiriyor.

Farkında bile değiliz!

Güzel Söz:

Parası olanın, yarası olmaz.

İbrahim Olcaytu

• Gündemi yakından takip etmek için Sakarya’nın en güncel haber sitesi NetGaste’yi takip etmeye devam edin.