ÜNİVERSİTE… O da ne?

Üniversite, hiçbir politik ve dinî baskı olmadan, kendi iç paydaşları ve dış dünya ile olan ilişkilerinde özgür felsefi tartışma ortamına sahip kurumsal yapıdır…

Üniversite, verilerin toplandığı, değerlendirildiği, analiz ve sentezler sonucunda tezlerin, çözümlerin oluşturulduğu, ilgililerle paylaşıldığı ve tartışıldığı ortamlardır…

Tüm bu çalışmalar içerisinde, bilgi ve teknoloji üretimiyle birlikte insan kaynaklarının geliştirildiği mekanizmalardır üniversiteler…

Ülkemizde; 200’ün üstünde üniversite, 7 milyonu aşan üniversite öğrencisi, 158.000 civarında üniversite hocası bulunuyor…

Bu yüksek sayılara rağmen, Dünya bilimine veya evrensel bilgi seviyesine katkımız yok düzeyinde…

Bilginin uygulamaya geçirilmiş hali anlamına gelen teknolojiye katkımız çok düşük…

Ülkemizde üniversiteler niçin fikir üretemez veya açıklamaz?

Bunun en önemli nedeni üniversite ve özgürlük olgusunun anlaşılamamış olmasıdır…

İkinci önemli neden evrensel yetkinliğe sahip bilim insanı yetiştirme programımızın olmamasıdır…

Üniversite yapısı içerisinde KIRK yıl bulunmasına, mevcut en yüksek akademik ünvanlara sahip olmasına, ülkenin en yüksek bilim kurulu olan Türkiye Bilimler Akademisi ASİL üyeliğine kadar tırmanmasına rağmen, bilim literatürüne bir tek anlamlı cümle katamamış bireylerin bulunduğu bir ülkede beklentilerimizi ne kadar yüksek tutabiliriz ki?

Üniversiteler, toplumsal yapının lokomotifi yani sürükleyici, yol gösterici, ön açan gücüdür…

Öğretmenler, hukuk insanları, hekimler, mühendisler formel olarak üniversitelerde yetişir; bilgi ve beceri kazanır; buradan aldıkları yeterlilik belgeleri ile mesleklerini icra eder, uygularlar…

Üniversitelerde hukuk, tıp ve öğretmenlik en önemli ve altyapı alanlarını oluşturur…

Bu fakültelere alınacak öğrencilerin, yalnızca sınavda aldıkları puanlara göre seçilmesi akla ve mantığa uygun değildir…

Bu alanlara girmek isteyen öğrencilerin uzun soluklu ve sabır gerektiren süreçler sonucunda belirlenmesi, sürdürülebilir bir gelişme ve dengeli bir toplumsal yapı için büyük öneme sahiptir…

Ayrıca bu alanlardaki araştırma-geliştirme, eğitim-öğretim çalışmalarının uluslararası yetkinliği olan şehirleşme süreçlerini tamamlamış bölgelerdeki devlet üniversitelerin bünyesinde gerçekleştirilmesi büyük bir öneme sahiptir…

Özel sektörün kontrolündeki üniversitelerde hukuk insanı yetiştirilmesi çok büyük riskler taşımaktadır…

Dekan atamaya uygun hukuk kökenli akademisyen bulamayan bir hukuk fakültesinden beklentimiz ne kadar yüksek olabilir?

Üniversiteler bulundukları şehirlere değer katmalıdır, değer almalıdır…

Amerika’nın ve dünyanın en gelişmiş bölgelerinden birisi olan Kaliforniya Silikon Vadisini besleyen temel dinamik Stanford Üniversitesi ve benzerleri tarafından sağlanır… Aynı zamanda dünyanın birçok ülkesinden buraya gelen cevherlerde bu eyaletin sağladığı imkânlarla zenginleşir, değerlerine değer katar…

Bizim üniversitelerimiz bırakın dünya problemlerini, kendi bölgelerindeki sorunların belirlenmesinde ve çözüm üretilmesinde bile niçin katkı sağlamaz hatta görüş açıklayamaz…

Deprem, ulaşım, şehirleşme, barınma, ekonomi, finansman, faiz, enflasyon, büyüme, eğitim-öğretim konularında niçin uygulanabilir projeler üretilmez?

Bir şehrin içme suyu tesislerinin projelendirilmesi niçin Siemens tarafından yapılır?

Üniversite yolu üzerindeki bir dönel kavşağın çapı niçin dört kez değiştirilir?

Öğrencilerin barınma problemlerine kültürel ve toplumsal değerleri dikkate alan uzun soluklu ve kalıcı projeler neden üretilmez?

Kendi öğrencilerinin ve personelinin nitelikli barınma ve ulaşım problemlerini çözememiş bir üniversite bulunduğu şehir, ülke ve dünyaya nasıl katkı sunabilir ki?

Rektörlerin, dekanların atanmasında liyakattan (yeterlilikten) çok SADAKAT (bağımlılık) önem taşıyorsa problem büyüktür… Hele bu sadakat, devlet büyüklerini aşarak çoluk-çocuklarını kapsar hale gelmişse…

Evrensel üniversite şehirleri oluşturulmalıdır…

Üniversite öğrenimi köylerde ve taşrada gerçekleştirilemez… Üniversite süreci, yalnızca üniversite ortamları ile sınırlandırılamaz… Sürecin en önemli aşamaları, şehrin kültürel, bilimsel, teknolojik ve sosyolojik değerleri ile zenginleşir…

Anadolu, sahip olduğu tarihsel zenginlikler dikkate alındığında öncelikle sosyal bilimler olmak üzere her alanda Üniversite merkezi olması gerekirken neden varlık göstermemektedir?

Oysa Dünyanın nitelikli bireylerini bu coğrafyaya kazandırmanın en önemli aracı cazibe merkezi haline getirilmiş üniversitelerdir…

Bu topraklarda nitelikli ve sürdürülebilir gelişme sağlayacak bilgi ve teknoloji turizminin gelişmesini sağlamalıyız…

Amerika, Almanya, Japonya gibi gelişmiş ülkelerden akademik yeterliliğini kanıtlamış insanları ülkemize getirerek büyük bir planlama ve uygulama gerçekleştirilmelidir…

Özellikle belirli ve köklü üniversitelerde akademisyen yetiştirme, yenilenme ve değişim programlarına hız verilmelidir…

Bunun önemli ve başarılı bir örneği Almanya’dan ülkemize gelen insanlar tarafından kısmen sağlanmış fakat devamlılığı sağlanamamıştır… Ülkemizdeki bilimsel ve teknolojik kalkınmanın çok önemli bir bölümü bu dönemin ürünüdür…

Ülkenin zihinsel cevherlerini, teknik alanlarda ODTÜ ve sosyal alanlarda Boğaziçi örneklerinde olduğu gibi tercümanlıkla sınırlandırmak; akla, mantığa, hukuka ve vicdana uygun değildir…

Bu ülkenin geri kalmışlık bataklığından çıkışında birinci önceliği, üniversite gerçeğini kavramak, üniversitelerimizi yeniden yapılandırmak ve yaşatmaktır…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Yavuz Soydan - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.

03

Sevdam Sakarya - M.Egemenlik caddesi, Gar yanında yapılmakta olan Minibüs durakları yerinde bulunan tarihi ağaçları, çamları sessiz sedasız kesip yokettiler. Bu bir cinayet, bir çevre katliamı ve kimsenin haberi yok veya var ama görmezden gelindi. Bizimkiler yapınca görmeme alışkanlığı burada da bir kez daha ortaya çıktı, Partilerden, basından, STÖ' DEN TEK BİR SES YOK. Ama muhalefetten bir parti bunları kesseydi, tüm basın verirdi! HALBUKİ, O AĞAÇLAR KORUNARAK DURAK YAPILABİLİRDİ. KALDI Kİ, HİÇBİR GEREKÇE ONLARIN KESİLMESİNE YETERLİ DEĞİLDİR. Yazık ki ne yazık. Basın uyuyor ya da uyutuluyor. Bakalım bu yorumdan sonra basın, partiler, STÖ ler ne yapacak? Bir vicdanlı ses çıkacak mı?

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 20 Mayıs 16:46
02

Resul Başak - Üniversitedeki akademisyenleri inceleyin, en yakın SAÜ. Kaç tanesi bileğinin aklının emeğinin hakkını vererek akademisyen oldu. Kaç tanesi parti teşkilatını araya sokarak kadro aldı. Bunu inceleyin yeter.

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 20 Mayıs 16:46
01

sakaryalı ortalama vatandaş - Zaman zaman gazetelerinizde haber olarak, yazarlar köşelerinde yaklaşan seçimde kim B.Şehir başkanı olacak tahmin ve temennileri yazıyorlar. Çıkan tüm isimler arasında, Ankara'dan her istediğini koparabilecek, Bu şehir için radikal dönüşümler sağlayabilecek, cesareti ve girişimciliği, tecrübe, ehliyet ve liyakati ile tek aday Sn. Ali İnci beydir.İki dönemdir m.vekilliğinde mağdur edilen bu hemşehrimizi Sn. C. BAŞKANINIMIZ zaten değerlendirecek, değerlendirmelidir. Başka biri olursa kaybederiz. Hele 4 dönemdir olanlar, eskiyen ve yıprananlar olursa, hiç kazanma şansı yoktur. TÜM İLÇELERDE DEĞİŞMELİ, YENİ YÜZLER, EHLİYETLİ VE LİYAKATLİ, ŞAİBESİZ, DÜRÜST İNSANLAR SEÇİLİP BULUNMALIDIR.Doğruları yazmalı, doğrulardan yana kalemimizi kullanmalıyız.Yoksa yazdıklarımızdan, yanlış insanlara kalem desteği vermekten ebedi alemde yargılanacağız. Hele 130 yıllık nimedimizi, ADA Trenimizi şehirden kov

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 20 Mayıs 16:46