Gerçekler ağır geliyor…

Ara ara görüştüğüm bir arkadaşım var.

Eğitimci kendisi.

Dün akşam yine yazışıyoruz:

“İğreniyorum, tiksiniyorum. Bu meslek ne hale gelmiş? Sendika ayrı havada, idareciler başka havada. Öyle bildiklerimiz var ki! Allah aşkına bu dönemde ve bu şehirde bunların olacağını bana 4-5 yıl önce deselerdi inanmazdım” diyor.

‘Ne sandın, daha beterleri var. Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar her türlü namussuzluğu yapıyor. Üstelik bunları Allah’ın adını zikrederek yapıyor’ diyorum.

Arkadaşım:

“Ben sadece etrafımı görüyorum. Sen daha fazlasını görüyor, biliyorsun. Benim bir konu hakkında bildiklerim uykularımı kaçırıyor, rahatsız oluyor, iğreniyorum. Ya sen, daha çok bilen sen, kim bilir neler yaşıyorsun? Allah yardımcın olsun” diyor.

Söyleyecek ve yazacak o kadar şeyi olan ben ise,

Arkadaşıma:

‘:))‘ şeklinde cevap veriyorum.

Düşünün bu bir eğitimci,

Benzeri, sağlık camiasında da yaşanıyor.

Hem de daha alası ve fazlası..

Kimsenin kimseyi dinlediği yok..!

Siyasi otorite yok …!

Kendilerini bir yere aday yapma derdinde olan siyasiler,

Sakarya’da bürokrasi kokmuş,

Çürümüş,

Hiç de umurlarında değil.

“Makam, mevki ve ihale peşinde koşmaktan, davada sebat edenlerin ikazlarını zamanında dinlemeyip, sonradan pişmanlık yaşayarak “

‘Eyvah, aldandık, Allah bizi affetsin’ demek suretiyle,

Tükürdüklerini yalama pişkinliğinden vazgeçmeyen,

hiçbir hatadan ders almayan,

Hala ikazları dinlemeyip, aynı hataları yapmaya devam edenlerin sayısı o kadar çok ki…

Yazsak okumuyor,

Takmıyorlar,

Anlatsak anlamıyorlar,

Sussak biz kendi kendimizi yiyoruz,

Ama gerçekler ağır geliyor.

Ağızlarıyla söyleyip dursalar da gerçekte hâlâ̂ “aynı gemide” olduğumuzu bir türlü anlamıyorlar.

Bu laf dinlemezlik,

Adam sendeciliğin sebebi ne ola ki?

Susuyorum, onlar konuşmaya başlıyor ve içlerindeki kurtları,

Hatta kirli çamaşırlarını döküyorlar adeta.

Birbirlerini acımasızca eleştiriyor,

Her türlü hakareti yapmaktan geri durmuyorlar.

Ne zaman:

‘Ya, ben size söylemedim mi, ben bunları yazmadım mı?’ dediğimde,

Hemen savunmaya geçiyor,

Az önce söylediklerini hemen unutuveriyorlar…!

Aslında gerçekle yüzleşmek istemiyorlar,

Ya da işlerine gelmiyor.

Her yanlışı savunuyor, her ikazı benliklerine saldırı yemiş gibi anlıyor,

Doğrularla yüzleşmekten kaçıyorlar.

Kendileri gibi düşünmeyen herkesi,

FETÖ’cü, hain ilan etmekten çekinmiyorlar. Beğenmedikleri,

Kendilerini alkışlamayan her sözü,

Kendilerini yıpratma kampanyası olarak

Hâlâ mağduru oynuyorlar. …

Biz, kardeşlik görevi gereği,

İnsanlık ve adamlığın gereği,

Doğruları hatırlatarak,

İkazlarımızı yapmaya devam edeceğiz.

İş işten geçmeden,

İnşallah bizi önemsemeyen,

Bize değer vermeyen

Vicdan sahipleri gereğini yapar ve doğru yolu bulurlar.

Bakın,

Üstat Sezai Karakoç nasıl özetlemiş: “Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak...

Hâlbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar... Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar...’’

Doğru söze ne denir?

Güzel Söz:

“Dostun seni tasdik eden değil,

sana doğruyu söyleyendir”

Arap atasözü

@Necdet_Basoglu

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Necdet Başoğlu - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak NetGaste Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan NetGaste hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler NetGaste editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı NetGaste değil haberi geçen ajanstır.